Blogumda Ara

10 Ekim 2011 Pazartesi

Üçüncü İşimin İlk İş Günü


Merhaba, ben 23 yaşından 30 gün almış, üniversite mezunu, ingilizce bilen, office programlarının baş tacı excelden pek bir şey anlamayan; eylülün son cuma günü işten ayrılıp, ekimin ikinci pazartesi günü istediği işe başlayan kız.

İş konusunda kendi kendime nazar değdirecek kadar şanslıyım. Öyle şanslıyım ki; ilk işimi bulduğumda daha mezun bile değildim. İş aramaya başlayalı henüz iki hafta olmuştu ama ben şartları ülke ortalamasının üzerinde kalan bir iş teklifi almıştım bile! İşten çıkmam uzun zaman almadı. Sadece 5 ay. Sonuç mu ne oldu ? Kadınla çalışmak zor çok zor.

Geçen 5 ayda mezun olmayı çok güzel becerdim. İkinci ve mükemmel işimi&iş yerimi bulmam yine çok zamanımı almadı. Üç hafta içinde artık ilkinden daha muhteşem bir işim vardı. Hemde bu sefer birdaha kendisi gibi bir yönetici ile karşılaşacağımı hiç düşünmediğim bir genel müdürüm vardı. Huzurlu bir ofis ve köpeklere karşı korkumu atlatmama yardımcı olan canım Zorbey'im. Dünyanın en güzel çorbalarını&yemeklerini bizim için hazırlayan Gül Abla'mız...Kariyer uğruna ayrıldım ordan eylülün son cuma günü. Nasıl hüzünlüydü, nasıl üzüldüm... Ama ben ne güzel insanlar tanıdım.

Bu sırada iş başvuruları yaptım tabiki. Hani kariyer diye tutturdum ya istiyorum ki global bir firma olsun, ingilizce konuşayım. Farkında olmadan ben tam istediğim uygunluktaki firmaya başvurmuşum ama haberim yok. Hani şu ' firma ismi gizli' ilanlar varya ben hep onları ipsiz sapsız firmalar sanırdım. Madem o kadar iyi bir firmasın niye kimliğini gizliyorsun ki değil mi ama ? Derken ben 736474 sayıda görüşmeyide geçtikten sonra bir çarşamba sabahı Saba Tümer'in sabah programını izleyip onun çılgın kahkahalarına sinir olurken telefonum çaldı! Artık ümidimi yitirmişken klasik IK'cı kadın konuşması ile iş teklifi aldım! Hem de bu sefer tam da istediğim yerden! Açtım çeşit çeşit latin müziği nasıl dans ediyorum. Evdeyim, tekim.

Eski genel müdürüm dedi ki; '' Sende bir renk var ki hem hayatına yansıyor hem de CV'ine. İşte o renk her neyse ilgi çekiyor ve görüşmeye çağrılıyorsun ve kabul ediliyorsun''. Ara sıra tekrar tekrar okuduğum bir kitap var 'Outliers'. Kesinlikle temin edip okuyun bu kitabı. Ben, bendeki bu şans üzerine biraz kafa yorarken o kitapta şöyle bir pasaja rastladım: '' Konuşarak cinayetten beraat etmenize ya da profesörünüzü sizi sabah sınıfından öğleden sonra sınıfına alması için ikna etmenize olanak tanıyan özel beceri, psikolog Robert Sternberg tarafından 'pratik zeka' olarak adlandırılıyor. Sternberg'e göre pratik zeka ''kime ne söyleyeceğini bilmek, bunu ne zaman söyleyeceğini bilmek ve maksimum etki için bunu nasıl söyleyeceğini bilmek'' gibi şeyler içeriyor. Sanki dedim ben bu işi güzel yapıyorum. Belki de rengimin bir parçasıdır dedim.

Bugün üçüncü işimin ilk iş günüydü. Okulun ilk günü nasıl heyecanlı, stresli ve sıkıcıysa; ilk iş günleri de genellikle o şekilde oluyor. Ofiste tüm gün ingilizce duymak egomu doyurdu. İlk defa bu kadar kalabalık bir iş ortamına girdim ama ben akıllarda çoktan yer edinmişim. Sabah tanıştırılma esnasında 'Öznur Hanım bugün başladı diye söze başlarken biri, diğeri şu pozitif enerji saçan kişi mi?' diye sorunca içime doğan gülümsemeyi siz düşünün :) Direktörüm yine bir 'Başak'! Yaşasın yaşasın yaşasın!!!!!

Rengimi hiç kaybetmemem ve bulamadığınız rengi bulmanız dileğiyle...

Öznur