Blogumda Ara

5 Mart 2012 Pazartesi

Kadın Kadına Olmuyor

Erasmus'tan dolayı okulum uzamıştı...

 Geçen sene Eylül, bir dersten dolayı okulum bir dönem uzamıştı. Bir ders için okula gitmeyip sadece sınavına gitmeye ve iş aramaya karar verdim. Öncelikle bir cv oluşturmam gerekiyordu. Facebook hesabımdaki fotoğraflarımı kesip biçerek bir cv fotoğrafı hazırladım ve hemen sonra da kariyer sitelerindeki saçma cv örneklerini doldurarak işe koyuldum. Önüme gelen her işe başvurdum, sazan gibi hepsine atladım. İçeriği nedir, lise mezunu mu arıyor lisans mezunu mu arıyor, sadece bayanlar başvurabilir mi yazıyor ne istiyor bakmadan etmeden önüme gelen her ilana başvuruyordum. Her sabaha bir telefonla uyanıyordum. O kadar toydum ki; sizi X firmasından arıyorum Y firması üzerinden Z pozisyonuna başvurmuşsunuz diyor ve hiç bir şey anlamıyordum. X,Y,Z aklımda karmakarışık bir formüle dönüşüyordu. Neyse ki son anda kendime gelip verdikleri adres ve randevu saatini akıl edip not ediyordum da görüşmelere gidiyordum.

Beyaz gömlek ve siyah kumaş etek...

 Hayatımda ilk defa iş görüşmelerine gideceğim, sevgili google'a soruyorum ''iş görüşmesinde ne giyilir'' diye beyaz gömlek & siyah kumaş etek diyor. Sürekli bir kuralcılık. Fakat benim görüşmede giyinebileceğim türden ne beyaz gömleğim var ne de siyah kumaş eteğim. O zamanlar ''kumaş etek ne yaa'' diye ağız bükenlerdenim. Kendimi o şekilde garson gibi hissettiğimden ben de smart casual gitmeye karar verdim görüşmelere. Tamam bazısında abes kaçmadı da bir kaç görüşmede ben kendimden utandım...

Güneşli'deki derici,

 Bu bölümde iş başvurusu yapan kızın nasıl saçmaladığına daha yakından şahit olacaksınız. Her şeyi hatırlıyorum ve anlıyorum ama Güneşli'deki dericiyi nereden bulup, iş başvurusu yaptığımı gerçekten hatırlamıyorum. Şişli'den kalktım, gittim taa Güneşli'ye. Ve adres beni Güneşli'de bir mahallenin apartman dairesine götürdü. Allah'ım! Oraya beyaz gömlek & siyah kumaş etekle gittiğimi düşünebiliyor musunuz? Hayır, hadi bir cahillik yaptım ve gittim, apartmanı görünce hangi cesaretle içeri giriyorum ki, değil mi! İşe nasıl muhtacım siz düşünün. Depo gibi bir yer, 2 adam ve içerisi leş gibi deri kokuyor! Elektrikli sobanın başına oturttular beni ama bu 2 adam nasıl tartışıyor birbirleriyle. O an kurduğum senaryolara rağmen oradan çıkıp, gidemedim. ''Şimdi dışarı doğru koşsam bu adamlar peşimden gelir, buraları da bilmiyorum ne yapacağım paşa paşa otur Öznur'' dedim. Neyse ki adamlardan biri depo gibi yeri terk edince firma sahibi demeye dilim varmasa da firma sahibi beni bir üst kata çıkardı. Nasıl ödüm kopuyor ya bu adam bana tecavüz ederse diye neyse görüşmeyi en kısa sürede sonlandırıp, kendimi apartmandan dışarı atabilmiştim. Çantamda hediye olarak verilen pudra renkli deri parçası ile... 

Ve bir gün bir telefon daha geldi...

 İş görüşmeleri telefonlarıyla genellikle sabahları uyandırılıyordum. Ama bir gün akşam üzeri telefonum çaldı. Ben X, cv'ne Y adresinden ulaştım (sanırım ilk defa biri benim cv'me ulaşmıştı ben onun firmasına değil) Z pozisyonu için ingilizcesi çok iyi olan birine ihtiyacımız var. Evet evet, benim İngilizcem çok iyidir, Londra'da 3 ay ... saat 18:00'de Maslak'da X plazada görüşmek üzere! 
Kızım dedim durdun durdun turnayı gözünden vurdun! Güneşli'de dericiye, Merter'de tekstilci kente gittin ama işte yeni işin seni plazada bekliyor. Sen plaza insanı olacak kişisin zaten diye diye akşamı ettim ve görüşmeye gittim.

Yüksek plaza & yüksek topuklar...

 Ofis çok şıktı, tasarım kokuyordu her taraf. Beyaz mobilyalar, beyaz koltuklar, yemyeşil bonsailer... Güneşli'deki o depodan sonra, o beyaz ofiste bana bir güven geldi, o güvenle kendimi bir pazarlamışım ki hatun bana bayıldı, ben seninle çalışmak istiyorum dedi. Aklımdaki maaşın çok daha fazlasını da teklif edince kızım Öznur oldu bu iş dedim.

Patronum bir Başaktı ve ben de bir Başaktım...

Patronum kadındı. İlk bir kaç ay her şey muhteşemdi. Mesai bitimi birlikte çin yemekleri yemeler, birlikte IKEA'ya gitmeler, birlikte çalışmalar derken en nihayetinde kadındı ve patron oydu. Üstelik de bir başaktı! Evet her zaman söylerim başaklar özeldir, başaklar farklıdır diye ama iki başak biz olamadık onunla. Ve anladım ki kadın kadına olmuyor olamıyor. O kıskançlık yok mu azı karar, çoğu zarar.

P.S: İkinci iş maceramı anlatmaya bir sonraki yazımda devam edeceğim:)

Sevgilerrr bir başak kızından :)

10 Ekim 2011 Pazartesi

Üçüncü İşimin İlk İş Günü


Merhaba, ben 23 yaşından 30 gün almış, üniversite mezunu, ingilizce bilen, office programlarının baş tacı excelden pek bir şey anlamayan; eylülün son cuma günü işten ayrılıp, ekimin ikinci pazartesi günü istediği işe başlayan kız.

İş konusunda kendi kendime nazar değdirecek kadar şanslıyım. Öyle şanslıyım ki; ilk işimi bulduğumda daha mezun bile değildim. İş aramaya başlayalı henüz iki hafta olmuştu ama ben şartları ülke ortalamasının üzerinde kalan bir iş teklifi almıştım bile! İşten çıkmam uzun zaman almadı. Sadece 5 ay. Sonuç mu ne oldu ? Kadınla çalışmak zor çok zor.

Geçen 5 ayda mezun olmayı çok güzel becerdim. İkinci ve mükemmel işimi&iş yerimi bulmam yine çok zamanımı almadı. Üç hafta içinde artık ilkinden daha muhteşem bir işim vardı. Hemde bu sefer birdaha kendisi gibi bir yönetici ile karşılaşacağımı hiç düşünmediğim bir genel müdürüm vardı. Huzurlu bir ofis ve köpeklere karşı korkumu atlatmama yardımcı olan canım Zorbey'im. Dünyanın en güzel çorbalarını&yemeklerini bizim için hazırlayan Gül Abla'mız...Kariyer uğruna ayrıldım ordan eylülün son cuma günü. Nasıl hüzünlüydü, nasıl üzüldüm... Ama ben ne güzel insanlar tanıdım.

Bu sırada iş başvuruları yaptım tabiki. Hani kariyer diye tutturdum ya istiyorum ki global bir firma olsun, ingilizce konuşayım. Farkında olmadan ben tam istediğim uygunluktaki firmaya başvurmuşum ama haberim yok. Hani şu ' firma ismi gizli' ilanlar varya ben hep onları ipsiz sapsız firmalar sanırdım. Madem o kadar iyi bir firmasın niye kimliğini gizliyorsun ki değil mi ama ? Derken ben 736474 sayıda görüşmeyide geçtikten sonra bir çarşamba sabahı Saba Tümer'in sabah programını izleyip onun çılgın kahkahalarına sinir olurken telefonum çaldı! Artık ümidimi yitirmişken klasik IK'cı kadın konuşması ile iş teklifi aldım! Hem de bu sefer tam da istediğim yerden! Açtım çeşit çeşit latin müziği nasıl dans ediyorum. Evdeyim, tekim.

Eski genel müdürüm dedi ki; '' Sende bir renk var ki hem hayatına yansıyor hem de CV'ine. İşte o renk her neyse ilgi çekiyor ve görüşmeye çağrılıyorsun ve kabul ediliyorsun''. Ara sıra tekrar tekrar okuduğum bir kitap var 'Outliers'. Kesinlikle temin edip okuyun bu kitabı. Ben, bendeki bu şans üzerine biraz kafa yorarken o kitapta şöyle bir pasaja rastladım: '' Konuşarak cinayetten beraat etmenize ya da profesörünüzü sizi sabah sınıfından öğleden sonra sınıfına alması için ikna etmenize olanak tanıyan özel beceri, psikolog Robert Sternberg tarafından 'pratik zeka' olarak adlandırılıyor. Sternberg'e göre pratik zeka ''kime ne söyleyeceğini bilmek, bunu ne zaman söyleyeceğini bilmek ve maksimum etki için bunu nasıl söyleyeceğini bilmek'' gibi şeyler içeriyor. Sanki dedim ben bu işi güzel yapıyorum. Belki de rengimin bir parçasıdır dedim.

Bugün üçüncü işimin ilk iş günüydü. Okulun ilk günü nasıl heyecanlı, stresli ve sıkıcıysa; ilk iş günleri de genellikle o şekilde oluyor. Ofiste tüm gün ingilizce duymak egomu doyurdu. İlk defa bu kadar kalabalık bir iş ortamına girdim ama ben akıllarda çoktan yer edinmişim. Sabah tanıştırılma esnasında 'Öznur Hanım bugün başladı diye söze başlarken biri, diğeri şu pozitif enerji saçan kişi mi?' diye sorunca içime doğan gülümsemeyi siz düşünün :) Direktörüm yine bir 'Başak'! Yaşasın yaşasın yaşasın!!!!!

Rengimi hiç kaybetmemem ve bulamadığınız rengi bulmanız dileğiyle...

Öznur

25 Ağustos 2011 Perşembe

Gökten Düşen Gri Elma

Steven Paul Jobs

Sabah ofise gelip mühendislik ve tasarım harikası bilgisayarımı açtım. Twitter'da trend twit arasında ismini gördüğüm Steve Jobs'un Apple CEO'luğundan istifa ettiğini öğrendim. Sabah istifa ettiğini ilan eden Steve Jobs ile ilgili tek atılan herhangi bir Türk twitine rastlamadım. Tabi şuanda gündem Fenerbahçe. Bir Haber Türk gazetesi okuyucusu olarak gazeteyi açtım ve Steve Jobs ile ilgili haberi ve haberin sonundaki istifa mektubunu merakla okudum. İstifa mektubunda diyor ki:
'' Eğer Apple CEO'su olarak görevlerimi ve benden olan beklentileri daha fazla yerine getiremeyecek duruma gelirsem bunu herkesten önce benden duyacağınızı daha önce sizlere söylemiştim. Ne yazık ki o gün geldi.'' Mektupta beni etkileyen iki kısımdan biri bu. Çünkü tasarım,mühendislik ve teknoloji harikası, dünyanın her yerinde ilgi odağı olan Apple ürünlerinin kurucusunun, koca devinin istifa mektubunu okuyordum. Haberi okumadan önce acaba yerine kimi aldılar diye düşünürken mektubun şu kısmını okuyorum:
'' Hastalığım nedeniyle bir süredir yerine getiremediğim görevlerimi üstlenen Tim Cook'u şiddetle Apple'ın yeni CEO'su olarak öneriyorum'' ve hemen akebinde okuyorum Apple'ın yeni CEO'su Tim Cook
Ne kadar mütevazice diyorum. Apple'ın Türkiye kökenli bir şirket olduğunu ve bu istifa olayının Türkiye'de yaşandığını düşündüğümde şirket içi yaşanacak olan entrikanın hesabını yapamıyorum bile. Ama Jobs, kendi yerine 'şiddetle' bir başka çalışma arkadaşını öneriyor. Adına kitaplar yazılan Apple devinin uzun biyografisini okudum, etkilenmeyecek gibi değil. 

İşte gökten düşen o gri elma: Steven Poul Job

1955 Şubat 24  Steven Paul  San Francisco'da dünyaya geliyor,  Paul ve Clara Jobs çifti tarafından evlat ediniyor.

1960 Jobs'un ailesi *Silikon Vadisi'nin kalbi olarak bilinen Palo Alto'ya taşınıyor.

1969 Steve Jobs, Steve Wozniak ile tanışıyor. Woz, kendisinden 5 yaş büyüktür.


1972 Steve ve Woz *mavi kutular icat edip, bu kutuları Berkeley öğrencilerine satmaya başladı. Yaptıkları legal değildi.


1973 Liberal sanat okulu olarak bilinen Reed College'da bir sömestır okuduktan sonra okuldan ayrıldı.
 
1974 Steve Atari firmasında işe girdi ve 19 yaşında ruhunu aydınlatmak için Hindistan'a gitti


1975 Steve ve Woz, Job'un evinin garajında Apple I için çalışmalara başladı ve bunu hobiseverlere sattı.
 
1976 Mar. Woz ve Steve ilk Apple I kurulumunu Homebrew Computer Club. firmasına gösterdi. Nisan 1'de Apple Computer Inc. Steve Jobs, Steve Wozniak ve Ron Wayne tarafından anonim şirketi olarak kuruluyor. 1976 yazında Steve Jobs ve Woz Apple I'i Kişisel Bilgisayar Festivalinde gözler önüne seriyor. 

1977 Ocak Mike Markkula Apple'a $250.000 civarında yatırım yapıyor ve Mike Scott'u CEO olarak çalıştırıyor.
Woz ise HP'den ayrılmaya zorlanıyor. 1977 Nisan'ında Batı Şeridi Bilgisayar Fuarı'nda Apple II prototipiyle büyük sansasyon yaratıyor.

1978 Apple II Amerika'da büyük bir hit haline gelerek kitlesel pazarın ilk kişisel bilgisayarı oluyor. Steve Jobs'un eski kız arkadaşı Chris-Ann Brennan'dan Lisa adında evlilik dışı bir kız çocuğu oluyor. Jef Raskin, Macintosh kitabına başlarken Apple'da, Apple III ve Lisa -kızının adını bilgisayara veriyor- üzerine çalışmalar başladı


1979 Kasım Steve Jobs Xerox PARC. firmasında ilk kez grafik kullanıcı ara yüzünü keşfetti. 



1955-79 yılları arasına baktığımız zaman Jobs gençlik yıllarını yaşıyor. Ben sadece gençlik yıllarını sizinle paylaşıyorum çünkü göstermek istediğim başarı öyküsünün başlangıcıydı.1979 yılından sonra neler başarmış merak ediyorsanız allaboutstevejobs.com sizi hayretler içinde bırakmaya yardımcı olacaktır. Çünkü bilgisayar ve teknoloji ile ilgisi bilişim aletlerini kullanmaktan öteye geçmemiş insanlar Steve Jobs'un varlığını iphone ile farketti. Şuan piyasadaki en beğenilen, kullanışından en memnun kalınan telefon olan iphone'nun icat edilmesinde en büyük rol oynayan Steve Jobs bence Türkiye'de çok az bir topluluğun dikkatini çekiyor. Bugün bile istifa haberi sabah saatlerinde gazetenin 5.sayfasında yer alırken, öğlen saatlerinde ana ekranda bile yer almadı. Ama iphone 5'in lansmanının yapılacağı zamanki ilgiyi herkesin şimdiden tahmin etmesi son derece basit. 
...


Steven Poul Jobs,
Her anlamda inkar edilemeyecek sıradışılıkta bir adam,
Apple II ve Macintosh ile kişisel bilgisayar sektöründe, iTunes ve iPod'la müzik aletleri sektöründe, iphone ile telefon sektöründe, Pixar ile animasyon sektöründe adını altın harflerle yazdırdı.
Vizyon sahibi, yenilikçi,
Orta sınıftan gelen, üniversite eğitimi almaksızın bilgisar imparatorluğu kuran ve o imparatorluktan bir kaç yıl içerisinde milyar dolar kazanan bir dev Steve,
Kendi kurduğu şirketten kovulan ama şirkete CEO olarak geri dönen ve bu sabah Apple'ın en parlak devrinde CEO'tan istifa eden başarılı bir iş adamı,
Konsept sloganındaki gibi bilgisayarı bir ekmek kızartma makinası kadar kolay kullanır hale getiren kişi Steve Jobs...


Tüm dünyayı tasarım ve mühendislik harikası ürünleri ile kendisine hayran bırakan biri. Bu yazıyı yazdığım sırada istifası hakkında 1785 kişinin tüm Dünya'dan twit attığı kişi o. Hee biz mi napıyoruz? UEFA Fenarbahçe'ye:  ''yaptığın rezillikten sonra haydi sana güle güle demiş'' , TFF da: ''aaa olur mu öyle şey daha karpuz kesecektik demiş'' ya şimdi kıyamet kopsa gündemimiz Fenerbahçe.


*Silikon Vadisi: Güney Kaliforniya'daki San Fransisco vadisinin bir parçası olan San Jose vadisine verilen isimdir. Intel, Cisco, Google, HP, Maxtor, Apple, Microsof, Oracle, Mozilla, Facebook gibi yüksek teknoloji sektörlerinin doğuş yeridir. Steve Jobs'un burada yaşaması bir tesadüf değil onun kaderiydi. Bu başarı hikayesi onun zekasıyla birlikte kaderinde saklıydı.


*Mavi Kutu (Blue Boxes): Telefon şebekesini birçok açıdan kandırabilen tonlar üreten bir kutu.


Uzun hayat biyografisini okuduktan sonra kendisine hayranlığımın çoğaldığı, onun zeka ürünü ; Macbookair bilgisayarımdan yazdığım bu blogdan sevgiler :)


Gökten düşen gri elmanın zeka ürünleri - bir ekmek kızartma makinası kullanmak kadar kolay dizayn edilen- ile tanışıp bir ömür geçirmeniz dileğiyle...


Öznur


P.S: Şirket bilgisayarı olarak kullandığım Macbookair ilk zamanlar beni sinir krizlerine soksa da, ona alıştıktan sonra vazgeçilmezlerim arasında girdi.


Mac Hayatınızı Kolaylaştırır!








24 Ağustos 2011 Çarşamba

Sosyal Medyada Bulduklarım

Tarihlerin hayatımdaki önemi büyüktür. Şuanda o gün 9 Mayıs'tı diyebiliyorsam bu hoşuma gidiyor.
Dokuz Mayıs,

İki yüz doksan üç bin altı yüz altmış kişi gibi ben de Twitter'da Elif Şafak takip edenlerden biriyim. O gün yazdığı twitlerden biri şuydu: '' 17. yüzyılda çok yönlü Evliya Çelebi nice yolculuklar yaptı; insanlar, hayatlar gördü, Seyahatname’yi yazdı. Bugün ilginç bir yarışma düzenlendi gençler için; hayalinde yolculuklar olanlara, ruhu gezgin olanlara
Kendimi birden Hayalimdeki Yolculuk sitesinin içinde buldum. İfade kulaklarımda çın çın ... 'ruhu gezgin olanlar, hayalinde yolculuk olanlar'...Biliyorum ki beni tanıyan insanlar bile yukarıda yazdığım Elif Şafak twitini okuduğunda 'ben' akıllarına gelirim. Ee onların aklına gelen, benim başıma gelsin istedim. Bu güzel projenin amacı şu: Sen hayallerinin yolculuğunu en özgün şekilde sun, biz de hayalindeki yolculuğunu gerçekleştirip, seni Çağdaş Evliya Çelebi yapalım. Hayalimdeki Yolculuk projesinin ana sponsorluğunu British Council üstlenmiş. Devlet Bakanlığı, Hürriyet, Microsoft ise bu projenin heyecanıma heyecan katmasına neden olan diğer sponsorları. Eserler hem sitedeki yarışmacıların oylarına sunuluyor hem de içerisinde Coşkun Aral, Faruk Nafız Özak, Caroline Finkel, R.Erdem Erkul gibi jüri üyelerininde bulunduğu komitenin bilgisine sunuluyor. Her şey muazzam! Hayalimdeki Yolculuk  projesinin hayatıma girmesiyle birlikte gecem gündüzüm nasıl özgün olabilirime cevap aramakla, bu gezgin ruhumu nasıl en iyi şekilde anlatırımlarla geçti derken çizim yapmaya karar verdim. Hayalimin peşinden koşarken hayatıma girecek olan güzel insanların varlığından bihaberdim...
Aşağıda hayallerimi anlatan çizimimi paylaşmak istiyorum:


'Uçarak' adımları ile başlayıp, hayalime siz de eşlik edebilirsiniz. Detayları görebilmek kolay olmayabilir buyüzden çizimimi kısa da olsa ayrıntıya dökmek istiyorum. Hayatım boyunca sürekli farklı adımlar atmayı tercih ettiğim için hayalimdeki yolculuğu da farklı bir şekilde anlatmak istedim. Barkodların içine hayalimdeki ülkeye ait parçalar koydum. Portekiz barkodunun içinde yengeçi koyarken, Fransa'ya Eifel'i yerleştirdim. Rakamlar ise yine hayalimdeki ülkeye ait numaraları kapsıyor. Peki neden barkod sorunuzu duyar gibiyim. Çünkü barkodlarda ülke kodları bulunur. Bende küçükken başlayan bir alışkanlık var o da çikolataların barkodlarını okuyup aaa şuan şu ülkenin çikolatasını yiyorum diye mutlu etmek kendimi :) O yüzden hayalimdeki ülkeleri anlatırken istedim ki barkod olsun çizimimde :)
Yarışmanın sonucuna gelirsek; ben o 24 Çağdaş Evliya Çelebiler'den biri olamadım. Ama kendimi Çağdaş Evliya Çelebi hissedeli uzun zaman olmuştu ve hayallerim zaten hep yolculuklar üzerine çoktan kurulmuştu. Ama tabiki üzüldüm!

Hayalimdeki Yolculuk web sitesinde; sol köşede biçimsizce ve son derece karışık duran bir forumun varlığını çok sonraları farkettim. O dünyanın içine girdiğimde son derece şaşkındım. İnsanlar o kadar kaynaşmış ki orada kendimi dış kapının mandalı gibi hissettmekte son derece haklıydım. Ama ipin ucunu bi yerden yakalamak geldi içimden. Tutundum...
Tutundum ve kopamadık. Kopamayanlar olduk. Kopamayan Çelebiler olduk. Kazanan kaybeden(!) hep birlikte buluştuk. Sonra hep bir ağızdan dedik ki: ''Birbirinden bu kadar farklı insanlar -ama gerçekten herkes ayrı bir telden- kopamamaya sebep ne buldu ? ''.
Ben kendi adıma cevap veriyorum. Benim bulduğum 'samimiyetti'. İçimi ısıtan, konuştukça keşfettiğim sıcacık samimiyet duygusu.
Onsekiz Ağustos, Perşembe
Hayatıma başka bir yönden devam etmem gerektiğini öğrendiğim gün. O gün çok başka bir gün. O gün, hayatımda unutamayacağım şeylere bir yenisinin eklendiği gün. Robinson-e ve Fatma Doğan'ın güzel yüreklerini keşfettiğim gün.

Hayalimdeki Yolculuk projesini twitterında paylaşarak, ruhu gezgin olan güzel insanları tanımamın ilk adımına yön verdiği için Elif Şafak'a,
British Council ana sponsorluğunda düzenlenen bu muhteşem proje için emek veren herkese,
Ayaklarımı yerden kesip beni mutluluktan ağlatan nadir insanlardan Robinson-e ve Fatma Doğan'a,
Hepinize teşekkürü borç bilirim. Sosyal medyada bulduklarıma benden bir yıldızlı pekiyi.

Önceden sanaldı, kötüydü. O, sosyal medya olduktan sonra ün buldu. Bazen çocukluk arkadaşımdan daha samimi insanlar kattı hayatıma ve bazen de hayattaki doğru insanı...

Sizin de sosyal medyada hayatlar bulmanız dileğiyle...

Çok güzel kalın...

Öznur